"Türk Dünyası"nın temeli sahtekârlıktır!

Türk denilenler kimdir?
Cilt II. : Öcü imajı ismi yahut küfür olarak Türk
görüşlerinizi, eleştirilerinizi, tavsiyelerinizi bana yazın:
start: 08 february 2019, up-date: 08 february 2019
"Türk Dünyası"nın temeli sahtekârlıktır!
Hâlâ, aşağı yukarı 100 senedir insanlara yutturulan, yalnız "Osmanlı Hanedanı"nın değil, "Türkiye Türkleri"nin de kökeni olan "Oğuzlar"la uğraşıyoruz. Bu sahtekârlığın doruk noktası, Yazıcıoğlu Ali'nin, yaklaşık 840/1436-37de Sultan Murad II. (1421-1451) için yazdığı "Târih-i Âl-i Selçuk"tur.

Ali'nin kitabını açmadan önce, resmi TC tarihinde buna verilen önemle uğraşmak zorundayız. Bu önem olmasaydı, vaktimizi daha ciddi tarih belgelerine verebilirdik.

Prof. Dr. Necati Demir, 2006dan beri Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü'nün başkanı. Uzmanlığı "Türkiyat" üzerine.

Türk Dünyasının ortak kaynağı: "Yazıcıoğlu Ali'nin Selçuk-nâme'si"

Selçuk-nâme ye göre Türkmenistan ve çevresi Türklüğün doğduğu, mayalandığı diyar, Türklüğün dünya üzerine yayıldığı noktalardan biridir. Dolayısıyla Selçuk-nâme, bütün Türk dünyasının ortak eseridir. Bir başka söyleyişle hiçbir eser, Selçuk-nâme kadar bütün Türklüğü kucaklamamıştır. Türklüğün dip tarihini ve ortak geçmişini, dünya üzerine yayılışını, Türk boylarının birbiri ile akrabalığını, ilişkilerini en güzel ve detaylı bir şekilde bu eserde görmekteyiz. Ayrıca Büyük Okyanus'tan Balkanlara, Kuzey Buz Denizi'nden Umman Denizi'ne, Afrika ortalarına kadar yayılan Türklüğün birleştirildiği tek eser galiba Selçuk-nâme'dir.

İnternet Kaynakları: Demir, Necati, Selçukname, 12.12 2018 , B5914B/4 , S. 50

Bu güne kadar tamamı üzerinde detaylı bir çalışma yapılmamış olan Tevarikh-i Al-i Selçuk yazıldığı dönemde Türklük şuurunun bir yansıması olarak karşımızda durmaktadır.

İnternet Kaynakları: Demir, Necati, Selçukname, 12.12 2018 , B5914B/4 , Önsöz

O aynı zamanda Türk tarihine, kültürüne vakıf millî duyguları yüksek bir şahsiyettir.

İnternet Kaynakları: Demir, Necati, Selçukname, 12.12 2018 , B5914B/4 , S. III

Şimdi göreceğimiz gibi, Yazıcıoğlu'nun eseri, ırkçı TC diktatörlüğünün resmi tarihinin temelini oluşturuyor. Ve bu temel tamamen sahtekârlıktan ibaret.

Bunu isbat etmek için hamasetle kalkan TC tarihçilerinin nasil rezaletle oturduklarını kendi yazılarıyla göstermek yeterlidir.

Abdullah Bakır, 2008 yılında "Yazıcızâde 'Âlî'nin Selçuk-Nâme isimli eserinin edisyon kritiği" adlı çalışmasını "TC Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Türk tarih ana bilim dalı"na doktora tezi olarak veriyor. Daha sonra Süleyman Demirel Üniversitesi'nde doçent doktor olarak kariyer yapıyor.

Zavallı öğrenciler!

Yazıcıoğlu kimdir?

Müellifin hayatı hakkında yeterli bilgiye henüz ulaşılmış değildir.

Bakır, Yazıcızade Ali, 2009, B61B, s. I

Bu dönemin Yazıcızâde unvanıyla anılan iki müellifi bulunmaktadır. Bunlar Yazıcı Salih'in oğulları "Yazıcıoğlu Mehmed ve Yazıcıoğlu Ahmed Bîcandir. Buna göre Yazıcızade 'Ali , II. Murad dönemi yazarlarından, Anadolu'da astroloji üzerine kaleme alınan ilk Türkçe eser olarak bilinen Şemsiyye isimli eserin müellifi Yazıcı Salih'in oğludur.

Bakır, Yazıcızade Ali, 2009, B65B, S. II

Yani Yazıcıoğlu'nun kim olduğuna, doğum ve ölüm tarihlerine dair elimizde belge yok.

Kitap ne zaman yazıldı?

Bakır, Wittek ve Duda'yı kaynak göstererek 827/1424 yılını kabul ediyor.

Literatür: Wittek, TRKLİ20014

Literatür: Duda, TRKLİ20015

İnalcık 1436yı uygun görüyor:

Eserini 840'ta (1436) kaleme alan Yazıcıoğlu Ali...

İnternet Kaynakları: İnalcik, 17.12. 2018 , B5914B/21, S.445

Eserin yazıldığı kesin tarih üzerinde çeşitli spekulasyonlar var.

Murad II. (1421-1451)

Yazıcı'nın kendi ifadesiyle belgeleyebileceğimiz bir tarihi olgu varsa, bu, eserin Murad II.'ye ithaf edildiğidir:

Sultan Murad bin Muhammed Khan ki eşref-i âl-i 'Osman'dandur, pâdişahlığa ensab ve elyakdur. Oguz'ung kalan khanları uruğından belki Cingiz Khanları uruğından, dakhi mecmû'inan ulu asl ve ulu süngükdür, şer' ile dakhi, örf ile dakhi. Türk khanları dakhı kapusına gelüp selam virmege ve khizmet itmege lâyıkdur. Allâhu teâlâ bâkî ve pâyidâr kılsun, soyı 'âlem oldukca cihanda vâr olsun.

Bakır, Yazıcızade Ali, 2009, B65B, S. VII- VIII

Nushalar

Eserin orijinali kaybolmuş. Fakat çok sayıda kopya edilmiş ve elimizde farklı yerlerde bulunan on adet kopya var.

Edisyon kritik amacıyla Paris, Berlin ve Topkapı Sarayi Müzesi Kütüphanesi, Revan Bölümü nr. 1390 nüshaları alışmamıza esas alınmıştır. Bu nüshalar diğer nüshalara göre tam ve düzgün istinsah edilmiştir. Sözü edilen nüshalar birbirleriyle ortak özellikler taşımalarına rağmen aralarında bazı önemli farklar da bulunmaktadır. Bu çalışmamızla ana nüshasına ulaşılamayan Tevârikh-i 'Âl-i Selçuk'un aslına en yakın şeklinin ortaya çıkarılmasına gayret edilmiştir. Edisyon kritik çalışmamızda nüsha farkları (P., B., T.) harfleriyle simgelenerek sayfa altında dipnot şeklinde belirtilmiştir.

Bakır, Yazıcızade Ali, 2009, B61B, S. XLIV

Türkçe ?

Yazıcızâde 'Alî'nin katkılarıyla Türkiye Selçuklularının bir döneminin anlatıldığı el-Evâmirü'l-'Alâ'iyye fi'1-umûri'l-'Alâ'iyye'nin tercümesi niteliğinden çıkarak Selçuklu, Moğol, Beylikler döneminin ve kuruluş devri Osmanlı sosyal ve siyasal tarihinin anlatıldığı bir umumi tarih halini alan Tevârikh-i 'Âl-i Selçuk; Farsça yerine Türkçe'nin hem halk hem Osmanlı sarayı içerisinde bir ilim dili halini aldığı Sultan II. Murad dönemindeki halkın anlayabileceği arı bir Türk diliyle tarih yazma geleneğinin bir ürünüdür. Bu dönemde pek çok çeviri eserler hazırlatan, Sultan Murad büyük bir milli şuur içerisinde dile müdahale etmiş, Türkçe'nin sadece halkın konuştuğu bir dil olmaktan çıkmasını, devlet ve bilim dili olmasını sağlamıştır. Tevârikh-i 'Âl-i Selçuk kendisinden sonra kaleme alınan pek çok tarihi esere kaynak teşkil etmiştir, bu eserlere örnek olarak; II. Beyazid (1481-1512) dönemi tarih yazarlarından Mehmed Neşri'nin eseri Kitâb-ı Cihân-nu-mâ yı gösterebiliriz. Neşri eserini hazırlarken büyük bir oranda Tevârikh-i 'Âl-i Selçuk'dan istifade etmiştir. Bu eser aracılığıyla Osmanlı padişahlarının; kendi şecrelerini Oğuz Kağan'a dayandırdıkları, ayrıca Anadolu'da kendilerinden önce hüküm süren Türkiye Selçuklu devletinin kurucularının Oğuz soyundan gelmesinden dolayı, uygulamalarıyla kendilerini onlarin mirascılari kabul ettikleri görülmektedir. Yazıcızâde 'Alî'nin eseri; kaleme alındığı devirde Osmanlı Devletinde ortaya çıkan, Türkçülük anlayışının ve milli dil alanında başlayan uyanışın bir göstergesi olarak karşımızda durmaktadır.

Bakır, Yazıcızade Ali, 2009, B65B, S. XXVIII

Bakır'ın yazısının muhtevasındaki bütün tutarsızlıkları yazarın sapık ideolojisine bağlayarak bir tarafa bırakalım. Sadece şu soruyu soralım: Hangi Türkçe?

Yazıcızade'nin kitabı Arap harfleriyle yazılmış. Fakat Arapça değil. Farsça da değil. Ama "halkın anlayabileceği" bir dille de yazılmamış. Bu devirde Osmanlı Devleti pek çok sayıda halkı boyunduruk altına almış durumda. Bu halkların her biri kendi dilini konuşuyor. Bugün bir TC vatandaşının, elimizdeki Bakır çevirisi örneğinde olduğu gibi, Latince TC Alfabesine aktarılmış şekliyle bile, bu kitabı okuyup anlayabilmesi için, bir "Osmanlıca/TC-Türkçesi lugatına ihtiyacı var. Yani bu kitap halklar üstü sun'i bir dil olan saray dilinde, Osmanlıca ile yazılmış. Henüz bu dilin ismi yok. Yüzyıllar sonra "Lisan-i Osmanî" (=Osmanli dili) diye adlandırılacak. Göçebe Turkmanlar zaten okuma yazma bilmiyorlardı. Bilseler de bu kitabı okuyup anlamaları tamamen imkansızdı.

Osmanlıca'nın ne olup ne olmadığına ileride yeteri kadar yer ayıracağız.

Kitabın muhtevası

Kitabın çeşitli kopyaları farklılıklar göstermesine ragmen, kitap baslica dört bölümden oluşuyor:

Eserin birinci bölümünde Türk ve Moğol boylarının tarihi ve şeceresiyle Oğuz boylarının adlarının nereden geldiği, tamga ve ongunlarının neler olduğu anlatılmaktadır.
(…)
İkinci bölüm Selçuk Hanları, Oğuzlara bağlanarak Büyük Selçuklu tarihine girişle başlar.
(...)
Sultan Tuğrul'un tahta geçmesi anlatıldıktan sonra Irak Seçuklularına da değinilir.
Üçüncü bölüm Türkiye Selçuklu Devleti'nin kuruluşuna kısaca değinilerek başlar ve İbn Bîbî'nin kaleme aldığı el-Evâmirü'l-'Alâ'iyye fi'l-umûri'l-'Alâ'iyye'nin Farsça'dan bazı eklemeler ve çıkartmalar yaparak hazırlanan bir tercümesiyle son bulur.
Son bölüm ise Gazan Han'ın ölümünden sonra Anadolu'nun durumu ve Osmanlılarin menşei ve Anadolu'ya gelişleri anlatılır.

Bakır, Yazıcızade Ali, 2009, B65B, S. XXXI

TC faşizminin ırkçı ideologları yüz senedir, halkların hapishanesi TC nin mahpuslarını hiç bir zaman var olmamış bir "Türk Dünyası"na dahil oduklarına inandırmağa çalışıyorlar. Hiç bir bilimsel dayanağı olmayan bu hurafeler teorisini teşhir etmek için bundan sonraki yazımda da TC ideologları bana bizzat şahitlik edecekler.

Bibliyografik kaynaklar
İnternet Kaynakları
İkonografik kaynaklar
Literatür
geri
devam